Gazeteci-yazar Aytunç Erkin, bugün kaleme aldığı yazısında Fenerbahçe’ye kurulan şike kumpasının detaylarını aktardı. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, 3 Temmuz’da Fenerbahçe’ye kurulan kumpasla ilgili verdiği onama kararından ayrıntıları aktaran Erkin, “Bu kararla birlikte 2007-2016 arasında yaşanan ve Fetullahçı örgüt tarafından yapılan kumpaslardan en önemlisi olan sözde şike davasıyla ilgili son nokta konulmuş oldu. Örgütün yaptıklarının kulüpler üstü olduğunun altı bir kere daha çizilmiş oldu.” dedi.
Aytunç Erkin’in yazısı şöyle:
“3 Temmuz 2011’den yaklaşık 2-3 ay önce.
Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) mahrem imamları toplantısı:
“O dönem MİT’in mahrem yapısında çalışıyordum. Talip kod Murat Karabulut, Ankara Sincan’da yaptıkları bir toplantıda şike davası adı altında bir operasyon yapılacağını, bu operasyonda Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ile alakalı olarak gözaltına alınacağını, Fenerbahçe’nin küme düşürüleceğini, bu süreçte diğer bazı kulüpler ile alakalı olarak da bunların gerçekleştirileceğini söyledi.”
Evet…
Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, 3 Temmuz’da Fenerbahçe’ye kurulan kumpasla ilgili verdiği onama kararını okuyorum ve bir ayrıntı dikkatimi çekti. O da “Fetullahçıların MİT’teki yapılanmasının öznesi Fenerbahçe olan kumpasta” yaptıkları toplantıyla ilgili bölüm. Yazımın girişine de 3 Temmuz’dan 2-3 ay önce yapılan toplantıdaki bir “MİT Mahrem İmamı”nın cümleleriyle başladım. O ifadeye geçmeden önce Yargıtay 3. Daire’nin onama kararıyla ilgili kulüp avukatlarından Naim Karakaya’nın paylaştığı bilgiyi aktarmakta fayda var:
“3 Temmuz sürecinde yapılan soruşturmada Fetullahçı örgütün etkisinin çok açık olduğu ve bu nedenle 3 Temmuz sürecinin hukuki anlamda özel bir çaba gösterilerek İstanbul’da başlatılmış olduğu…
“Yine 3 Temmuz sürecinin başlangıç aşamasının burada Giresun’un adeta bir paravan olarak kullanılarak Fetullahçı örgütün yapacağı operasyon için Giresun kısmının bir basamak olarak kullanıldığı…
“Ve yine bu soruşturmanın, yani 3 Temmuz sürecinin örgütsel amaçlar doğrultusunda kamuoyunda kargaşa meydana getirmek amacıyla Fetullahçı örgütün amaçlarına hizmet etmek olduğu…
“Yine bu süreçte görev alan hakim ve savcılar hakkında Fetullahçı örgüte üye olmaktan kesinleşmiş mahkumiyet kararları bulunmasının tesadüf olarak açıklanamayacağı ve adli bu sürecin örgütsel amaçlarla yürütüldüğü tespitlerine yer verilmiş.”
Şimdi gelelim Yargıtay’ın onama kararındaki “MİT” ayrıntısına.
Toplantıya katılan mahrem imam anlattı
Dosya kapsamında mahkemenin 18. celsesinde tanık olarak dinlenilen ve Milli İstihbarat Teşkilatı Mahrem İmamlarından olan ve (MİT’ten FETÖ’cü olduğu iddiasıyla ihraç edilen ve ceza alan) M.B.A. isimli şahsın da mahrem abisi olduğunu beyan eden Özgür Kaya isimli şahsın ifadesine göre:
… O dönem kendisinin MİT’in mahrem yapısında çalıştığını, Talip kod Murat Karabulut’un Ankara Sincan’da yaptıkları bir toplantıda şike davası adı altında bir operasyon yapılacağı, bu operasyonda Fenerbahçe Başkanı ile alakalı olarak gözaltına alınacağı, Fenerbahçe’nin küme düşürüleceğini, bu süreçte diğer bazı kulüpler ile alakalı olarak da bunların gerçekleştirileceğini, yani 3 Temmuz’da gerçekleşen operasyonu kaba hatlarıyla operasyonda kimlerin gözaltına alınacağı şeklinde beyanlarının olduğunu…
… Bu toplantının 3 Temmuz’dan yaklaşık 2-3 ay kadar önce olduğunu, bu konuşmanın MİT’in mahrem imamları toplantısında konuşulduğunu, kendisinin MİT’in mahrem imamları yapılanması içerisinde temsilci konumunda olduğunu, bu operasyonu hangi polislerin yapacağı ya da yargıda hangi ekibinin kim olduğu şeklinde bir bilgisi olmadığını ancak operasyonun yapılacağının o dönem MİT mahrem imamı olan Talip kod Murat Karabulut tarafından anlatıldığını, kendisinin bu şahıstan talimat aldığını, kendisinin bu toplantıya bizzat katıldığını, bu toplantıda MİT mahrem yapılanması içerisinde bulunan diğer arkadaşların da olduğunu, bu toplantıda dosya sanıklarından kimsenin yer almadığını…
… Bu toplantıda anladığına göre kendilerinin bilgisi olmamasına rağmen Murat Karabulut’un şike soruşturmasından haberdar olduğunu, soruşturmanın devam edip etmediğini bildiğini, bu toplantıda en çarpıcı isim olarak gözaltına alınacaklar arasında Aziz Yıldırım’ın isminin geçtiğini, Fenerbahçe yöneticilerinin olacağını ve net olmamakla birlikte Beşiktaş ve Sivasspor ile alakalı olacağının söylendiğini ancak Aziz Yıldırım ismini net olarak hatırladığını…
“Askeri casusluk için de çalışma istendi”
“MİT Mahrem İmamı” sadece sözde şike kumpasıyla ilgili değil diğer kumpas davalarıyla ilgili de çalışma yaptıklarını anlatmış:
… Yine kamuoyuna yansıyan askeri casusluk davasında kendilerinden çalışma yapmalarının istenmiş olduğunu ancak bu toplantıda şike soruşturması ile alakalı kendilerinden bir çalışma istenmediğini, bu konularda karar alıcıların emniyet imamı, MİT imamı, TSK içerisinde Kara Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri, Jandarma imamı gibi imamların kendi aralarında yaptıkları aylık toplantılarda alındığını, bunların yaptığı toplantılarda muhtemelen bu tip kararların alındığını…
… Bu ekibin düzenli olarak Amerika’ya gitmek suretiyle Pensilvanya’da Fethullah Gülen’in olduğu ortamda toplantılar yaptıklarını, Amerika’da Fethullah Gülen’in bulunduğu kamp denilen bir yer olduğunu, burada günlük işlerin Fethullah Gülen’e arz edildiğini, burada bir karar mekanizmasının işlediğini, karar mekanizmasının gerek Türkiye’de gerekse Amerika’ya giderek Fethullah Gülen ile yaptığı toplantılar çerçevesinde bu tarz operasyonun kararlarını aldıklarını…
… Fethullah Gülen’in ile bizzat kendisinin de görüştüğünü, Fethullah Gülen’in bu tarz operasyonlarda operasyonun örgüte ucu dokunmayacak şekilde yapılsın dediğini, böyle bir operasyonu bu sebeple müdür seviyesindeki emniyet mensuplarının bilmemesi gibi bir durumun olamayacağını çünkü bu operasyonun bizzat onların yapacağını, o dönem İstanbul emniyet imamı kimse muhtemelen onunla görüşmüş olacağını, kendisinin bunu bilmediğini, bu anlattıklarının normal işleyiş olduğunu…
… Kendisine göre bunun Fenerbahçe ya da Aziz Yıldırım’a yönelik yapılan bir kumpas soruşturması olduğunu, M.B.A.’yı tanıdığını, bu şahsın İstanbul’da MİT şube dedikleri yerde cemaat ile alakalı bir masada çalıştığını, 7 Şubat krizinden sonra kendisinin Konya gönderildiğini, Konya’ya gönderildiği süreç içerisinde de kendisiyle ilgili takibini yaptığını, bu şahsın kendi tabirleri ile öğrenci diye tabir edilen bir şahıs olduğunu, bu şahsın FETÖ’ye dahil olduğu… şeklinde beyanda bulunduğu tespit edilmiştir.”