Uluslararası kamuoyu 7 Ekim’den bu yana Gazze’de yaşanan çatışmaların dinmesi için çaba sarfederken, şimdi de İsrail-İran arasındaki gerginliğin bir misilleme döngüsüne girmesi ve nihayetinde bölgedeki daha büyük bir savaşı tetiklemesinden endişe ediliyor. İsrail’in 1 Nisan’da Şam’da bulunan İran konsolosluğuna gerçekleştirdiği saldırıya geniş çaplı bir dron ve füze saldırısıyla yanıt veren İran’dan, meşru müdafaa olarak nitelendirdiği saldırıyla 1 Nisan’ın rövanşını aldığı ve konunun kapandığı açıklamaları geliyor. İsrail’in 13 Nisan’da gerçekleşen İran misillemesine karşı savunma operasyonuna destek veren ABD de İsrail’in olası yanıtına karşı çıktığını açıkladı. İsrail kamuoyunda ise nasıl bir pozisyon alınacağına karşı farklı sesler yükseliyor. Bölgede 7 Ekim’den bu yana çatışma sınırlarının genişlemesine yönelik tehlike en yüksek seviyeye çıkmışken, İsrail’in atabileceği 3 olası adım olduğu değerlendiriliyor.
1. KARŞILIK VERİLMEZ GERİLİM DÜŞER
İsrail’in önündeki seçeneklerden ilki İran’ın misillemesine karşılık vermemek. Bu seçeneğin gerçekleşmesinde en büyük payın ABD’nin yapacağı baskı olacağı belirtiliyor. ABD Başkanı Joe Biden’ın 13 Nisan’daki saldırının ardından yaptığı ilk açıklamada İsrail’in savunmasına olan desteklerini sürdürecekleri yönündeki açıklamasını İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya verdiği “karşı saldırıda yanınızda olmayız” mesajı izlemişti. ABD yönetimi o günden beri İsrail’e 300’den fazla dron ve füzeyle gerçekleşen saldırının önlenmiş olmasını ‘zafer sayması’ ve yeni bir saldırı düzenlememesi yönünde telkinlerde bulunuyor. Biden yönetimi Tahran’a karşı diplomatik bir tepki koyulmasını isterken, son olarak ABD Savunma Bakanı Lloyd J. Austin’in İsrailli mevkidaşı Yoav Gallant ile telefonda görüştüğü ve ABD’nin İsrail’e karşı saldırı başlatmaması yönünde çağrıda bulunduğunu söylediği belirtiliyor. Ancak İsrail’den sert açıklamalar, Tel Aviv yönetiminin bu seçeneğe odaklanmadığına işaret ediyor.
2. VEKİL GÜÇLERE SINIRLI OPERASYON
Tel Aviv yönetiminin bir diğer seçeneği ise doğrudan İran topraklarını hedef almak yerine Tahran’ın Suriye, Irak, Lübnan gibi ülkelerdeki vekil güçlerine saldırarak misillemenin kapsamını sınırlandırmak. Amerikan NBC televizyonuna konuşan ABD’li savunma yetkilileri İsrail’in bu seçeneği ciddi şekilde değerlendirdiği görüşünde. ABD tarafı İsrailli yetkililerle olan önceki görüşmelerinde, Tel Aviv’in bu yönde bir adım atılacağına yönelik sinyaller verdiğini söylüyor. ABD’li yetkililer ayrıca tüm müttefiklerinin İsrail’i bölgesel bir savaşı tetiklememesi yönünde uyardığını belirterek, aksi yönde bir girişimin İran’a karşı oluşan savunma cephesinde de çatlaklara neden olacağı değerlendirmesini yapıyor. Daha önce de Ortadoğu’da İran destekli milis güçlerini vuran İsrail ordusu, bu bağlamda İran’ın en büyük destekçisi Lübnan Hizbullah’ına ait mevzileri de sık sık hedef alıyor. İsrail ordusu dün de Hizbullah’ın Lübnan’ın güneyindeki mevzilerine hava saldırısında bulundu. 3 Hizbullah komutanının öldürüldüğünü duyuruldu.
3. KORKUTAN SENARYO İRAN’A DİREKT SALDIRI
İsrail-İran geriliminde en korkulan senaryo ise Tel Aviv yönetiminin rest çekerek doğrudan İran’ı hedef alması. İran’ın “olası saldırıya misliyle yanıt verilecek” açıklamalarıyla birlikte okunduğunda bir misilleme döngüsü yaratması ve bölgesel bir savaşı tetikleme ihtimali bulunan bu adım, İsrailli üst düzey yetkililerin söylemlerine bakılınca Tel Aviv tarafından tamamen reddedilmiş değil. Netanyahu hükümetinde şahin kanadı temsil eden Savunma Bakanı Gallant ve ona yakın ordu temsilcileri İran’a karşılık verileceği yönünde açıklamalar yaparken, 7 Ekim’den bu yana Netanyahu üzerinde etkili olan Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve Kamu Güvenliği Bakanı Itamar Ben Gvir gibi aşırı sağcı isimlerin de el yükseltme çağrısı devam ediyor. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Rafael Grossi’nin İran’ın 13 Nisan saldırısı sonrası bir günlüğüne nükleer tesislerini kapattığı açıklamasını yapması, Tahran yönetiminin de İsrail’in doğrudan saldırıya başvurabileceğini değerlendirdiğine işaret ediyor.