
Uzmanlara göre, uyku kalitesinin en önemli belirleyicilerinden biri odadaki hava sirkülasyonu. Temiz hava, beyin ve vücut oksijen dengesini destekliyor, böylece kişi daha dinlenmiş bir şekilde uyanıyor. Ancak her zaman pencereyi açık bırakmak en iyi çözüm olmayabilir.

Danimarka’da yapılan bir çalışmada, 40 kişinin farklı koşullarda uyku kalitesi incelendi. Penceresi açık odalarda uyuyan katılımcıların yüzde 87’si sabahları ‘daha enerjik ve dinlenmiş’ hissettiğini söyledi. Buna karşın kapalı odalarda uyuyanların yalnızca yüzde 70’i aynı yanıtı verdi.

Bilim insanları, ideal uyku sıcaklığının 17 ile 19 derece arasında olması gerektiğini vurguluyor. Bu sıcaklık aralığı hem vücut ısısını dengede tutuyor hem de melatonin hormonunun düzenli salgılanmasına yardımcı oluyor.

Uzmanlar, pencereyi açık bırakmanın bazı riskleri de beraberinde getirdiğini hatırlatıyor. Soğuk hava, özellikle kış aylarında boğaz ve sinüs rahatsızlıklarını tetikleyebiliyor.

Alerjisi veya astımı olan kişiler, dışarıdan giren polen, toz veya sinek gibi etkenlerden olumsuz etkilenebiliyor.Nem ve gürültü gibi çevresel faktörler ise uyku bölünmelerine yol açabiliyor.

Uzmanlar, yatmadan önce odayı birkaç dakika boyunca iyice havalandırmanın, ardından pencereyi kapatmanın en dengeli çözüm olduğunu belirtiyor. Bu yöntem hem temiz hava sirkülasyonu sağlıyor hem de gece boyunca ısı kaybını önlüyor.

Özetle, yaz aylarında temiz hava eşliğinde pencere açık uyumak faydalı olabilir ancak kış aylarında veya alerjik bünyelerde temkinli davranmakta fayda var.