“`html
İlham Ahmed’den Türkiye ile İlişkiler ve Entegrasyon Süreci Üzerine Açıklamalar
Suriyeli Kürtlerin önde gelen figürlerinden İlham Ahmed, Türkiye ile olan ilişkiler ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile merkezi Suriye yönetimi arasındaki müzakere süreçlerine dair BBC Türkçe’nin sorularını yanıtladı.
Şu anda Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin Dış İlişkiler Komitesi Eşbaşkanı olan Ahmed, Türkiye ile doğrudan bir iletişim hattının bulunduğunu belirtti.
Suriye’nin kuzey ve doğusundaki mevcut “sakin durumu” olumlu bularak, Türkiye ile “daha fazla diyalog ve koordinasyona ihtiyaç duyduklarını” ifade etti.
Türkiye, SDG ve bu yapının ana unsuru olan Halk Savunma Güçleri’ni (YPG) PKK’nın bir uzantısı olarak değerlendirerek “terör örgütü” olarak tanımlıyor. Türkiye, bu süreçte bu grupların silah bırakmasını istiyor.
Ahmed, Türkiye’deki yeni süreçle ilgili olumlu yorumlar yaparken, Suriye’deki dinamiklerin farklı olduğunu ve kendileri açısından konunun silah bırakmak değil, daha çok entegrasyon olduğunu vurguladı.
9 Temmuz’da Şam’da yapılan ve Suriye geçiş dönemi devlet başkanı Ahmet Şara, SDG lideri Mazlum Abdi ile ABD’nin Suriye özel temsilcisi Tom Barrack’ın katıldığı toplantıda Ahmed de yer aldı.
Bu görüşmede Suriyeli Kürtler ile Şam arasındaki müzakerelerin başarısız olduğu iddialarını reddeden Ahmed, askeri ve sivil kurumların entegrasyonunun müzakerelerdeki en önemli zorluklardan biri olduğunu söyledi.
Ahmed, Barrack’ın SDG hakkındaki eleştirileri konusunda “Kendisiyle daha fazla diyalog kurmamız gerekiyor” dedi.
Türkiye ile İletişim Kanallarımız Açık
Türkiye’de iktidarın “Terörsüz Türkiye” adını verdiği süreç çerçevesinde, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) 11 Temmuz’da düzenlediği sembolik törenle PKK silah bırakmaya başladı.
Süreçten umutlu olduğunu belirten Ahmed, “Karşılıklı adımların atılmasını bekliyoruz, bu sayede bu olumlu adımlar hem Kürt halkına hem de Türkiye’ye fayda sağlayabilir” dedi.
Son dönemde Türkiye ile doğrudan iletişim kurduklarının altını çizen Ahmed, şunları aktardı:
“Aramızda bir iletişim kanalı mevcut. Kuzey ve Doğu Suriye, Kürt sorunu ve Suriye’deki siyasi çözümle ilgili konular üzerine Türkiye’nin ilgilendiği meseleler de görüşülüyor. Bu açık iletişim kanalı esasen bir koordinasyon aracıdır.”
Koordinasyon İhtiyacı Vurgusu
Son yıllarda Türkiye, bu bölgede çeşitli askerî operasyonlar gerçekleştirmiştir.
Ahmed, mevcut durumu olumlu bir gelişme olarak değerlendirirken, Türkiye ile güvenin tesis edilmesi için hâlâ atılması gereken adımlar bulunduğunu ifade etti:
“Türkiye’nin Suriye’deki varlığıyla ilgili meseleler söz konusu. Dolayısıyla, bu güvenlik meselelerini çözmek için Türkiye ile daha fazla diyalog ve koordinasyon şart.”
Demokratik Birlik Partisi (PYD) yöneticisi olarak 2013 yılında Türkiye’ye gerçekleştirilen ziyareti hatırlatan Ahmed, davet edilmesi halinde yeniden gelmek isteyeceğini söyledi.
Entegrasyon Süreci Üzerine Düşünceler
Türkiye’de yetkililer, bu süreçte PKK’nın bir parçası olarak gördükleri YPG ve SDG’nin de silah bırakmasını istiyor.
Bu bağlamda silah bırakma sürecinin olup olmayacağını sorduğumuzda, Ahmed, “Suriye’deki durum gerçekten farklı” yanıtını verdi ve ekledi:
“Suriye toplumunun dinamikleri özel bir yapıya sahiptir. IŞİD’e karşı mücadele ve direnişimizin kendine has bir doğası bulunuyor. Bu grupların hâlâ varlıkları sürüyor ve tehdit devam ediyor. Bu nedenle, Suriye’de silahsızlanmaktan ziyade, bir entegrasyon sürecinden bahsediyoruz.”
Ahmed, ayrıca Suriye’de hâlâ bir güvenlik sorunu olduğunu ifade etti:
“Suriye henüz kalıcı bir anayasaya sahip değil ve güvenlik durumu karmaşık bir halde. Suriye, güvenlik meseleleri açısından zor bir dönemden geçiyor. Bu nedenle, SDG Suriye ordusunun önemli bir parçası olarak rol alabilir ve Suriye topraklarındaki güvenlik ve istikrarı sağlamak için etkili olabilir.”
Müzakereler Hakkında Bilgiler
Suriye’nin yeni lideri Ahmed Şara ve SDG lideri Mazlum Abdi, 10 Mart’ta sekiz maddelik bir anlaşma imzalamıştı. Bu anlaşmanın yıl sonuna kadar uygulanması planlanıyor ve SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonu ile SDG kontrolündeki bölgelerin Şam’a bağlanması öngörülüyordu.
Bu anlaşmanın hayata geçmesi için taraflar 9 Temmuz’da Şam’da bir araya geldi. Bazı medya organlarında müzakerelerin çöktüğüne dair yapılan yorumları hatırlatan Ahmed, bunu reddetti:
“Müzakereler başarısız olmadı. Toplantılar sırasında ortaya çıkan yanlış anlamalar ve anlaşmazlıklar gayet normaldir, özellikle de Suriyelilerin yıllardır diyalog kurmadığını düşünürsek.”
Ahmed, Suriye’nin güvenli bir ortam yaratması ve “gerçek bir yeni Suriye” inşa edebilmesi için bu müzakerelerin sürdürülmesi gerektiğini belirtti.
İlham Ahmed, toplantıda her iki taraftan da “olumlu işaretler” gördüğünü ifade ederken, “Suriye’nin toprak bütünlüğü ve devletin birliği gibi geniş ulusal meselelerde fikir birliği var. Ancak ciddi sonuçlar almak için yoğun diyalog gerektiren başka konular da mevcut.” dedi.
Ahmed, 10 Mart anlaşmasının uygulanması için “entegrasyon süreçlerine ilişkin vizyonların bir araya getirilmesi” gerektiğini ifade etti.
Entegrasyon Modeli Üzerine Değerlendirmeler
Entegrasyon sürecinin müzakerelerin en zor başlıklarından biri olduğunu kabul eden Ahmed, “Bu kesinlikle karmaşık bir konudur. Fakat entegrasyon ile ilgili anlaşmada ortak bir karar olduğunu düşünüyorum. Bizim, devlet çerçevesinde askeri veya idari yapı alternatifleri oluşturma niyetimiz yok,” diye ekledi.
“Önemli olan, Suriye’de kadın haklarının güvence altına alınması ve toplumun farklı kesimlerinin haklarının korunmasıdır. Ayrıca, merkezi hükümetin bakanlıklarında toplanan yetkilerin şehir ve bölgelere genişletilmesi gerektiğini savunuyoruz. Bu bağlamda entegrasyon süreci ile ilgili mekanizmalar geliştirmeliyiz.”
ABD’nin Yorumları ve İlişkiler
Tom Barrack, Şam’daki toplantı sonrasında yaptığı bir açıklamada, Washington’un Suriye’deki Kürtlerin bir devlet kurmasını desteklemediğini ifade etti. Barrack, Şam yönetimi ile SDG’nin 10 Mart’ta imzaladığı anlaşmanın “işe yaramadığını” belirterek, “Siz anlaşamazsanız anlaşmayın, ama burası sonsuza kadar bebek bakıcılığı yapacağımız bir yer değil” şeklinde konuştu.
Barrack’ın bu eleştirileri hakkında Ahmed, “Bazı açıklamaları ortam ve duruma göre değişiklik gösteriyor. Ancak ABD yönetiminin Suriye meselesinde sorumluluk alma adına ilk kez bu kadar cesur davrandığını söyleyebilirim.” dedi.
“ABD’nin çabaları takdir edilirken, Fransa’nın da katkıları önemli. Bu süreç onlar açısından daha uzun sürebilir, ancak dürüst olmak gerekirse Suriyelilerin bu süreçte aceleleri var. Suriyelilerin savaş, kaos ve yerinden edilme nedeniyle yorgun düştüklerini görebiliyoruz.”
Ahmed, yanlış anlamaların yaşanmaması için Barrack ile sürekli iletişim içinde olunması gerektiğini vurguladı.
Bağımsızlık Hedefleri Var mı?
Tom Barrack, açıklamalarında “Dürziler kendi topraklarını istiyor, Aleviler kendi alanlarını istiyor. Kürtler ise Kürdistan istiyor. Ama Şam buna izin vermeyecek” gibi ifadeler kullandı.
Ahmed, bağımsız bir Kürt devleti veya federalizm hedefleri olduğu iddialarını kesin bir şekilde reddetti:
“Ulus devlet modeli artık geçerliliğini yitirmiştir. Günümüz modelleri daha karmaşık ve etnik grupların kültürel, sosyal, siyasi ve ekonomik haklarını tam olarak güvence altına almayı hedeflemektedir.”
Ahmed, Suriye’deki tüm etnik grupların haklarının anayasada tanınmasını savunarak, yerel toplulukların ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik yetki sahibi olmalarını sağlayacak bir model geliştirilmesini destekledi.
“Tam olarak aradığınız modeli nasıl tarif edersiniz?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:
“Yerel yönetim çerçevesinde ademi merkeziyetçilik, ortak bir yaşam alanını ifade eder. Bu, içinde yaşayan tüm gruplar tarafından temsil edilen, ademi merkeziyetçi yetkilere sahip bir bölge anlamına geliyor. Başka bir deyişle, bu bir yerel yönetim biçimidir.”
* Bu röportaj, Suriye’nin Süveyda bölgesindeki çatışmaların artması ve İsrail’in Şam’a yönelik hava saldırıları öncesinde gerçekleştirilmiştir.

“`